Bir insan sizce neden üniversiteye gider? Profesyonelliğe adım atmak, bilimsel araştırmalar yapmak, sürü psikolojisi ya da ortam yapmak için:) Ben son sınıf olduğum halde neden girdiği mi hala bilmiyorum. Üstelikte kimsenin gitmek istemediği, össnin son tercihlerinde yer alan, Türkiye'de halan oturtulamamış bir bölümde okuyorum. Bilgi ve Belge Yönetimi.... Sürekli kendimizi ifade etmek zorunda olduğumuz bir bölüm ne yazık ki. Artık insanlar sormadan ben dört yıllık diyorum:)
Bilmeyenler için kısaca açıklamak gerekirse, eskiden Kütüphanecilik, Arşivcilik ve Dokümantasyon olarak üç ayrı bölümken, dünya standartlarını yakalamak için,(!?) 2000 yılında (sanırım) bu üç bölüm birleştirilmiş ve Bilgi Belge ismini almıştır(bizde cisme değil isme bakıldığı için sanki isim değişince içeriği de değişmiş oldu) Bu arada bu yıldan sonra bölümü tekrar Arşiv ve Bilgi Teknolojileri anabilim dallarına ayıracaklar. Madem ayıracaktınız, neden birleştirdiniz sorusu her aklı başında olan insanın düşünebileceği bir soru. Ben de düşündüm. Ancak mantıklı bir açıklama bulamadım, kulağıma gelen sadece dedikoduydu.
Ayırıp birleştirilmeleri gerçekten bu saatten sonra hiç umrumda değil! Ancak final döneminin yaklaştığı şu zamanlarda, geçen bu 3.5 senenin kendimce değerlendirmesini yapmaya başladım. Bu okulda, bu bölümde okumak bana ne kazandırdı? Hocaların bana bir yararı oldu mu, en önemlisi öğrenci odaklı mı yoksa sırf kendi ünvanlarını çoğaltıp kendilerini mi tatmin ettiler?
Konuyu biraz açarsam eğer; bana göre üniversitede akademik kariyer yapmak isteyen bir kişinin öncelikle tercihini ya öğrenciden yana, ya da kendinden yana kullanmalıdır. Bunu baştan belirlemediği zaman, 110 kişilik bir sınıfın, ödevleride doğru düzgün okunmaz, verilen ödevinde nerde olduğunu bulamaz, derse konferansdı, seçimdi gibi sebeplerden dolayı ders işlenmez ama nedense yoklama alınır, çünkü eşşek gibi gelmişinizidir sabahın köründe, sonra konular yetişmez ve öğrenci derste anlatılmayan konuların fotokopilerini ayrı ayrı fotokopicilerden toparlamaya çalışır.(Uzun cümle oldu farkettim) Dolayısıyla okuldan mezun olmuş profesyonel hayata atılacak insanlar değil, "yığınlar" mezun olur.
Daha bitmedi diğer bir konu da, bizim her yıl yapmış olduğumuz bir aylık zorunlu kütüphane stajlarımız. Bu yıl son senemiz ve "rektör paşa" öğrencilerin artık devamsızlıktan bırakılabileceğini emretmiş ve bu arada bizim yarı yıl tatilde yaptığımız stajlarımız bir anda ilk döneme sıkıştırıldı ve bizim haftada sadece bir günümüz boştu! Bir dönem içersine sıkıştırılmasının sebebi de, bir hocamızın yurtdışına eğitime gitmesi ve ders programındaki kredi boşluğu. Şimdii! Ben bu hocamın yurtdışına gideceğini taaa mayıs ayından beri biliyorum. Diğer hocalar sanki bunu bilmiyorlar mıyıdı? Neden ona göre ders programı ayarlanmadı? Neden kendilerini kurtarmak ve üzerlerine ders almamak için bizleri sıkıştırdılar? İşte tüm bunlar yukarıda bahsetmiş olduğum "ben odaklı eğitim" in sonuçları ve madur olan öğrenciler.
Rektör kararı üzerine de bir kaç laf söylemeden geçemiyeceğim. Üniversitede okuyan her öğrenci ailesinin yanında yaşıyor demek değildir, ya da ailesinin ona bakıyor olmasıda mümkün olamıyor olabilir. Yani hem çalışması hem de okuması gerekebilir. Burslarında zaten kimlere gittiği belli. Bu insanlar devam zorunluğu gibi bir durum varken bunu nasıl gerçekleştirecekeler? Ben bu konuda hocama yakınırken, o da bana "öğrenci derse gelmeyip kahveye gidiyor" dedi. Kurallar kahveye gidenleri düşünmek için mi konuyor yani ya gerçekten paraya ihtiyacı olanlar ne olacak. Sınavlar zaten derse gelenlerle gelemeyenleri ayırt etmek için yok mu?
Finaller öncesi çok taktım bu konulara. Final öncesi olmasınında sebebi, son bir haftadır yukarıdaki sebeplerden dolayı, mezun olamamanın direğinden dönmüş olmam:) Artık çok umrumda da değil zaten. Bu işsizlite öğrenci olmak en iyisi aslında:)
(Biterken çalan: Tool - Right In Two)
Bilmeyenler için kısaca açıklamak gerekirse, eskiden Kütüphanecilik, Arşivcilik ve Dokümantasyon olarak üç ayrı bölümken, dünya standartlarını yakalamak için,(!?) 2000 yılında (sanırım) bu üç bölüm birleştirilmiş ve Bilgi Belge ismini almıştır(bizde cisme değil isme bakıldığı için sanki isim değişince içeriği de değişmiş oldu) Bu arada bu yıldan sonra bölümü tekrar Arşiv ve Bilgi Teknolojileri anabilim dallarına ayıracaklar. Madem ayıracaktınız, neden birleştirdiniz sorusu her aklı başında olan insanın düşünebileceği bir soru. Ben de düşündüm. Ancak mantıklı bir açıklama bulamadım, kulağıma gelen sadece dedikoduydu.
Ayırıp birleştirilmeleri gerçekten bu saatten sonra hiç umrumda değil! Ancak final döneminin yaklaştığı şu zamanlarda, geçen bu 3.5 senenin kendimce değerlendirmesini yapmaya başladım. Bu okulda, bu bölümde okumak bana ne kazandırdı? Hocaların bana bir yararı oldu mu, en önemlisi öğrenci odaklı mı yoksa sırf kendi ünvanlarını çoğaltıp kendilerini mi tatmin ettiler?
Konuyu biraz açarsam eğer; bana göre üniversitede akademik kariyer yapmak isteyen bir kişinin öncelikle tercihini ya öğrenciden yana, ya da kendinden yana kullanmalıdır. Bunu baştan belirlemediği zaman, 110 kişilik bir sınıfın, ödevleride doğru düzgün okunmaz, verilen ödevinde nerde olduğunu bulamaz, derse konferansdı, seçimdi gibi sebeplerden dolayı ders işlenmez ama nedense yoklama alınır, çünkü eşşek gibi gelmişinizidir sabahın köründe, sonra konular yetişmez ve öğrenci derste anlatılmayan konuların fotokopilerini ayrı ayrı fotokopicilerden toparlamaya çalışır.(Uzun cümle oldu farkettim) Dolayısıyla okuldan mezun olmuş profesyonel hayata atılacak insanlar değil, "yığınlar" mezun olur.
Daha bitmedi diğer bir konu da, bizim her yıl yapmış olduğumuz bir aylık zorunlu kütüphane stajlarımız. Bu yıl son senemiz ve "rektör paşa" öğrencilerin artık devamsızlıktan bırakılabileceğini emretmiş ve bu arada bizim yarı yıl tatilde yaptığımız stajlarımız bir anda ilk döneme sıkıştırıldı ve bizim haftada sadece bir günümüz boştu! Bir dönem içersine sıkıştırılmasının sebebi de, bir hocamızın yurtdışına eğitime gitmesi ve ders programındaki kredi boşluğu. Şimdii! Ben bu hocamın yurtdışına gideceğini taaa mayıs ayından beri biliyorum. Diğer hocalar sanki bunu bilmiyorlar mıyıdı? Neden ona göre ders programı ayarlanmadı? Neden kendilerini kurtarmak ve üzerlerine ders almamak için bizleri sıkıştırdılar? İşte tüm bunlar yukarıda bahsetmiş olduğum "ben odaklı eğitim" in sonuçları ve madur olan öğrenciler.
Rektör kararı üzerine de bir kaç laf söylemeden geçemiyeceğim. Üniversitede okuyan her öğrenci ailesinin yanında yaşıyor demek değildir, ya da ailesinin ona bakıyor olmasıda mümkün olamıyor olabilir. Yani hem çalışması hem de okuması gerekebilir. Burslarında zaten kimlere gittiği belli. Bu insanlar devam zorunluğu gibi bir durum varken bunu nasıl gerçekleştirecekeler? Ben bu konuda hocama yakınırken, o da bana "öğrenci derse gelmeyip kahveye gidiyor" dedi. Kurallar kahveye gidenleri düşünmek için mi konuyor yani ya gerçekten paraya ihtiyacı olanlar ne olacak. Sınavlar zaten derse gelenlerle gelemeyenleri ayırt etmek için yok mu?
Finaller öncesi çok taktım bu konulara. Final öncesi olmasınında sebebi, son bir haftadır yukarıdaki sebeplerden dolayı, mezun olamamanın direğinden dönmüş olmam:) Artık çok umrumda da değil zaten. Bu işsizlite öğrenci olmak en iyisi aslında:)
(Biterken çalan: Tool - Right In Two)
1 yorum:
BİZE İŞ VEREN , BİZİ SINAV YAPAN , BİZİ YORUMLAYAN, BİZE KURAL KOYAN VE KENDİ KOYDUKLARI KURALLARI DEĞİŞTİREN , SORMADAN ANAYASA YAPAN KİMSELER ASLA BİZDEN ÜSTÜN OLMADILAR. ACABA TANRI BİZDEN ÜSTÜNMÜ?
Yorum Gönder